Uluslararası Ağrı Araştırmaları Derneği’nin tanımına göre; ‘Ağrı, gerçek veya potansiyel bir doku hasarından kaynaklanan veya bu şekilde tanımlanan, hoş olmayan bir duyu ve duygusal bir deneyimdir’ Ağrı çekmek ve ağrılı bir yaşamı idame ettirmek gerçekten dünyanın en zor işidir. Bu yüzden insanlık tarihi boyunca tıp ilmi hep ağrıyı tedavi etme yönünde gelişmiştir. Peki, ağrı tedavisi yapılırken doğru adımlar neler olmalıdır?
Herkes hayatının bir döneminde gerek düşerek, gerek ters bir hareketle, gerekse de ağır işler yaparak şiddetli ağrılar çekebilir. Ya da bazen bu ağrıların hiçbir sebebi olmayabilir. Hastalarıma sorduğumda en sık aldığım yanıt ise ‘Doktor bey hiçbir şey yapmadım ama çok ağrım var’ şeklinde oluyor. Aslında diz ağrısı, bel ağrısı ya da omuz yırtığı kendiliğinden olmaz. Bu problemleri, mutlaka başlatıcı bir sebep vardır. İşte bu başlangıç çoğu zaman ağrının hissedilmesinden aylar öncesine dayanabilir.
Günümüz ağrı tedavilerinin birçoğunda sorunun kaynağına inmekten çok yerini tedavi etmek daha sık uygulanır. Bu da ağrının geçmediği ve zaman kaybedildiği durumlara yol açabilir. Bunun en iyi örneği bel fıtığı olan birisini hemen ameliyat edilmesi ya da diz ağrısıyla başvuran birisinin ilk seçenek olarak ameliyata alınmasıdır.
Oysa bu gibi durumlarda ameliyat olduktan sonra sorunun çözülemediği ve ağrısının devam ettiği birçok vaka bulunmaktadır. Bu yüzden ağrı tedavilerinde ameliyat olmalı, ancak tek seçenek olarak değil.
Tabii ki son seçeneği cerrahi operasyon olan hastaların modern tıptan yararlanması gerekmektedir. Özellikle altını çizmekte yarar var, insan sağlığını ilgilendiren durumlarda başvurulması gereken ilk ve tek kişi doktordur.
Fakat ağrı tedavisi için cerrahi operasyondan önce uygulanacak tamamlayıcı ve bütünsel tıp uygulamaları da hastalar için alternatif ve kurtarıcı bir tercih olarak bulunmaktadır. Artık günümüzde geleneksel tedavileri uygulayan doktor sayısı giderek artmaktadır. İlaç kullanmak istemeyen, farklı tedavi seçeneklerini tercih eden, geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarını yaptırmak isteyen hastalarımız içleri rahat bir şekilde Sağlık Bakanlığı tarafından sertifika ve yetki belgesi verilmiş doktorlara giderek tedavi olabilirler. Ancak bu hekimler haricinde hiçbir yetki ve bilgisi olmayan kişi ve kuruluşlara gidilmemesi gerekmektedir.
Ağrı tedavilerini uygulayacağımız hastaların öncelikle ayrıntılı bir muayenesi yapılır. Daha sonra gerekli görülen kan tahlilleri istenir. Hastanın kan sulandırıcı kullanıp kullanmadığı, ek hastalıklarının varlığı sorgulanır. Elinde mevcut olan tetkik ve tahlilleri, röntgen, tomografi ya da MR görüntüleri değerlendirilir ve gerekirse tekrar istenir.
Hastanın bütüncül olarak değerlendirilmesi yapıldıktan sonra ağrı tedavisi için planlamaları yapılır. Gerek girişimsel işlemler gerekse de destek tedavilerinde hiçbir şekilde kortizon içeren ilaç kullanılmaz. Enjeksiyon tedavileri ve girişimsel uygulamalar kapsamında şu tedaviler kullanılabilir:
Tabi bunun yanında bütüncül bakış açısıyla tedavilerin ayrılmaz parçaları olan;
Ayrıca gerekli durumlarda Biyoenerji uzmanı tarafından yapılan seanslar sayesinde bilinç altı kontrolü, meditasyon ve diğer relaksasyon teknikleri de uygulanabilir.
Uluslararası tanımı tekrarlamak gerekirse ‘Ağrı, gerçek veya potansiyel bir doku hasarından kaynaklanan veya bu şekilde tanımlanan, hoş olmayan bir duyu ve duygusal bir deneyimdir’
İşte bu tanımlamadan da anlaşılacağı üzere kronik ve geçmeyen, şiddetli olan ağrılar insanların günlük yaşamdaki faaliyetlerini sekteye uğratarak psikolojilerinin de bozulmasına yol açar. Bu yüzden sağlıklı düşünme ve karar vermede güçlükler ortaya çıkar. Uyku düzeni tamamen bozulur stres düzeyi çok yükselir. Kişi kimseyle konuşmak istemez, dışarı çıkmak, gülmek, eğlenmek, iş yapmak istemez ve bu durum giderek kişiyi depresyona sokar.
Dolayısıyla kişinin ağrısı psikolojik bir ağrı olmayıp ağrısı psikolojisini bozmuş olur. Üstelik ağrı teşhisinde ‘ Ağrınız psikolojikmiş’’ denildiği zaman bu durum insanları daha fazla karamsarlığa itebilir. İşte bu noktada ağrı tedavisinin son halkası olan psikolog devreye girer. Kronik ağrılı hastaya psikolojik destek tedavi sürecinde ve sonrasında verilerek tedavi tamamlanır. Sonuç olarak ağrı tedavilerinin olmazsa olmaz halkalarını tamamlayarak başarılı bir tedavi elde edilmeye çalışılır.
Şunu unutmamak gerekir ki ‘Ağrı kimsenin kaderi değildir.’ Bu yüzden tamamlayıcı yöntemler kullanılarak her hastaya uygun bir ağrı tedavisi planlanıp, bu sorunlarına son verilebilir.