Halk arasında yaygın bilinen ismi ile AIDS, HIV virüsünün neden olduğu bir hastalıktır. Hastalığın ilk çıktığı zamanlarda belli bir kesime ithaf edilmesine rağmen, sonraki dönemlerde her kesimden kişiye bulaşabileceği görülmüştür. Yanı sıra, hastalığın ilk yıllarında AIDS olan kişilerin kısa bir sürede öleceği kanısı yaygındı. Ancak günümüzün gelişen koşullarında anlaşıldı ki AIDS hastalığından korunmak mümkün.
AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome) İngilizce olan bu kısaltma kazanılmış bağışıklık yetersizliği sendromu anlamına gelir. HIV (Human Immunodeficiency Virus – İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) virüsünün neden olduğu hastalık vücudun bağışıklık sistemindeki önemli hücreleri yok ederek savunma sisteminin baskılanmasına sebep olur. AIDS zayıflayan bağışıklık sisteminden dolayı kişide ağır enfeksiyonlara hatta kanser hastalıklarına dahi yol açabilir. Ancak yanlış bilinenin aksine her HIV pozitif olan kişi AIDS değildir. HIV virüsü bulaşan kişinin antiretroviral ilaçlar sayesinde bağışıklık sistemi ciddi bir zarar görmeden enfeksiyonlarla savaşabilir. İlaç tedavisinin yanı sıra kişinin bünyesi bu virüsü AIDS hastalığına çevirmeyebilir. Ya da bulaştıktan 5-15 yıl sonra AIDS gelişebilir. Bu yüzden HIV bulaşan kişilerde erken teşhis oldukça önemlidir. Bu sayede erken tedavi ile olumlu sonuç alınması ve bulaşma riskini minimize etme şansı mevcuttur.
Vücuda giren HIV virüsü yıllarca hiçbir belirti vermeyebilir. Hastalığın gelişimi ve ilk semptomların gelişmesi virüsün kişiye bulaşma biçimine göre değişebilir. Hıv vücuda girdikten sonra çoğalarak belli bir sınırı geçer ve AIDS meydana gelir. Aıds kendini 2-4 hafta arasında belli eder. Yaygın görülen belirtiler şu şekilde sıralanabilir:
Tedavisi yapılmadığı takdirde 2 aydan kısa bir sürede 7-10 kg kilo verilebilir.
AIDS hastalığı HIV pozitif olan kişilerin vücut sıvılarının, enfekte olmayan kişilerin vücuduna girmesi ile bulaşır. Virüsün yayılmasında etken olan sıvılar; anne sütü, kan, sperm ve vajinal salgıdır. Virüsün bulaşmasına neden olan yollar ise şu şekilde sıralanabilir:
Cinsel İlişki Yolu İle Bulaşma: HIV bulaşmasının %90’ınına yakını korunmasız cinsel ilişki ile meydana gelir. Virüsü taşıyan kadının vajinal salgısından, erkeğin ise sperm hücresinden geçen virüs ilişki esnasında bütünlüğü olmayan mukozadan içeri girebilir. Hıv pozitif olan bir kişi ile 1 defa bile girilen cinsel ilişki AIDS hastalığına yol açabilir.
Kan Yolu İle Bulaşma: Hıv virüsü ile enfekte olan kişinin kanı ile temas eden kişilere bulaşmasıdır. Enfekte olan kişinin kanının bulaştığı bir aletle yaralanma veya kanın ciltteki mukoza sıvılarıyla karışması durumunda bu tür bir bulaşma gerçekleşir. Bu anlamda en riskli grup sağlık çalışanlarıdır.
Anneden Bebeğe Bulaşma: HIV virüsünün bulaştığı bir anne vürsü bebeğine genelikte karnındayken, doğum esnasında veya bebeğini emzirirken bulaştırabilir.
Geçmiş yıllarda HIV-AIDS ile ilgili yanlış bilinen bilgiler nedeniyle bu virüse sahip kişiler neredeyse toplumdan soyutlaştırılmışlardı. Ancak günümüzdeki farkındalık çalışmaları ve bilgilendirmeler bu önyargıların azalmasına yardımcı olmaya devam etmektedir.
HIV enfeksiyonu teşhisi kandaki antikorları ve virüsün parçası olan antijenleri tespit edebilen HIV testi ile yapılır. Bu yüzden testin antikor geliştiği bir dönemde yapılması doğru teşhis konulması için gereklidir.
Bireyde bulunan HIV pozitif tanısı ya da riski sebebiyle psiko-sosyal destek alması önemli bir unsurdur. Bu anlamda testten önce kişi mutlaka hekimden veya cinsel sağlık danışmanından virüs ile alakalı bilgi almalıdır. Bu danışmanlık ile test zamanının doğru olup olmadığı, korunmasız birliktelikte olan diğer kişinin de test yaptırması gerektiği ve HIV’den korkmadan tedavinin hemen başlaması gerektiği kişiye anlatılır.
Aıds’e neden olan HIV virüsü için ELISA ismindeki kan testi uygulanır. Virüs vücuda girdikten 3-8 hafta sonrasında vücut savaşmak için antikor üretmeye başlar. Bu antikorları ölçmek için 3 aylık bir süre gerekir. Bu zaman zarfına ise pencere dönemi denir. Bu yüzden testin bulaş gerçekleştikten sonra ortalama 4-6 hafta sonra yapılmalıdır. ELISA yöntemi ile kandaki antikorların ölçülmesine Antı-HIV testi denir. Fakat pencere döneminde antikorlar yetersiz olduğu için test net çıkmayabilir.
Bu testten çıkan pozitif sonuç için gerekirse Western-Blotting yöntemi kullanılarak kesinleştirebilir. Pencere döneminin ne kadar süreceği kişiden kişiye göre değişkenlik gösterebilir.
Antikor gelişim süresi kısa sürebileceği gibi 4 haftadan daha uzun bir süreye de yayılabilir. Bu nedenle bulaştan sonraki 90. günde testin tekrarlanması önerilir. 90 günden sonra çıkan negatif sonuçlar kesin olarak kabul edilmelidir.
HIV virüsünün net bir tedavisi yoktur. Vücuttan tamamen atılamaz. Ancak retrovirüs grubu ilaçlar içinde bulunan ati-retroviral ilaçlar ile kontrol altında tutulabilir. Tedavideki amaç virüsün mutasyon geçirerek yenilenmesini ve dirençli olmasını engellemektir. AIDS için geliştirilen 3 farklı ilaç bulunmaktadır. Hangi ilacın kullanılacağı kişide olan direncine göre belirlenir. Hasta, hekimin uygun bulduğu ilacı düzenli bir şekilde kullanır ve diyetini doğru bir biçimde uygularsa HIV-AIDS hastalığı büyük oranda kontrol atına alınabilir.