Alışveriş, sözlük anlamına baktığımızda aslında sadece bir alım-satımdan ibarettir. Ancak bu kavramın insanlar üzerindeki etkisine ve tarihten günümüze nasıl aşamalardan geçtiğine bakacak olursak çok daha derin ve ilginç bağlantılarla karşılaşabiliriz.
Alışveriş, sözlük anlamına baktığımızda aslında sadece bir alım-satımdan ibarettir. Ancak bu kavramın insanlar üzerindeki etkisine ve tarihten günümüze nasıl aşamalardan geçtiğine bakacak olursak çok daha derin ve ilginç bağlantılarla karşılaşabiliriz.
“Neden alışveriş yapıyoruz”, “Alışveriş aslında genetiğimizde kodlanmış bir eylem mi?”, “Alışveriş yapmak bize neler hissettiriyor?”, “Alışveriş bir bağımlılık mıdır?”,“Alışverişin mutlulukla bağlantısı nelerdir”, “Neden kadınlar alışverişi daha fazla severler?”, “Alışveriş tutkuya nasıl dönüşür?” gibi alışverişle ilgili en çok merak edilen soruların cevabını merak ediyorsanız buyurun başlayalım!
Alışveriş, geçmişten günümüze her insanın ihtiyaçlarını karşılamak için gerçekleştirdiği bir eylemdir. İnsan hayatında her zaman çok önemli bir konuma sahip olmuştur. Çünkü insanlar hayatlarını devam ettirebilmek için mutlaka ihtiyaç duyduğu şeyleri dışarıdan almak zorunda kalmıştır. İlk çağlarda bile insanlar "takas" yoluyla alışveriş yapmışlardır. Ticaret yolları, kervanlar, alım-satım işleri çok eski zamanlardan beri insanların hayatında vardır. Yani aslında alışveriş bir ihtiyaç konumundadır. Ancak her zaman bu kadar doğal şekilde kullanılmamış, kimi zaman amacından sapmış ve insana zarar verebilecek bir konuma gelmiştir. (Bkz. Alışveriş Tutkuya Nasıl Dönüşür?)
İnsanlar günümüzden on bin yıl öncesinde tam 2 milyon yıl boyunca avcı-toplayıcı bir yaşam tarzı sürdürdü. Bu 2 milyon yıl süresince insanların temel özellikleri, yatkınlıkları, biyolojik ve psikolojik özellikleri ortaya çıktı. Bugün o döneme baktığımızda kadınların toplayıcılık, erkeklerin ise avcılık görevini üstlendiğini görebiliyoruz. Peki bu görev dağılımı neye göre yapıldı diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Çünkü kadın ve erkeğin doğuştan getirdiği temel özellikleri vardı. Kadın beyni ve erkek beyni aynı olaylara farklı sinyaller veriyordu. Bakış açıları ve yetenekleri birbirinden tamamen farklıydı. Toplayıcılık konusunda daha yetenekli olduğu için kadın bu görevi üstlendi. Yani aslında bu görev onun genetiğinde vardı!
"Erkek beyni beta, kadın beyni son sürümdür."
Prof. Dr. Sinan Canan'ın da dediği gibi “Erkek beyni beta, kadın beyni son sürümdür."
Anne karnından itibaren erkek ve kadın beyni birbirinden farklılaşır. Kadınlar daha kompleks ve detaylı bir yapıya sahipken erkekler daha düz ve sonuç odaklıdır. Kadınlar ayrıntıları fark etmede, detaylarda her zaman daha iyidir. Bu yüzden de doğada bulunan birçok eşyanın içerisinden işine yarayanları arayıp bulma görevini o üstlenmiştir. Ayrıca kadınlarda duygusal zekâ, ikna kabiliyeti, dil gelişimi, hissetme gibi özellikler erkeklere göre daha gelişmiş durumdadır. Erkekler ise güç, cesaret, soğukkanlılık, yön bulma ve koruma gibi temel özelliklere sahiptir.
Erkek beyni sistematik kadın beyni ise empatiktir. Erkek bebekler aile ve çevre tarafından hiçbir yönlendirme yapılmasa dahi silah, araba, traktör gibi oyuncaklarla oynamayı daha fazla tercih ederken kız bebekler ev malzemeleri, oyuncak bebekler, peluş ayılar gibi oyuncakları tercih etmektedir. Aslında bu araştırma genlerimizde olan farklılığın kanıtı durumundadır. (Tabii ki istisnalar olabilir her insan birbirinden farklıdır.)
Erkeklerin beyni ve kadınların beyni aynı uyaranlara çoğu zaman farklı tepkiler geliştirirler. Örneğin, bir araştırmada kadınlar erkeklere bir sorunu anlattıklarında erkek beyni birkaç saniye onu anladığını yüz ifadesinde yansıtıyor ve sonra beyin üzüntü hissi yerine soruna çözüm aramaya başlıyor. Kadınlar ise bir sorun anlatıldığında çok daha uzun süre duygularına odaklanıp sorun hakkında konuşmayı tercih ediyor.
Erkekler için önemli olan kesin ve somut veriler iken kadınlar bir olayla ilgili hem verileri hem de süreç içerisinde yaşanan tüm duyguları kaydediyor. Böylece hem süreci hem de sonucu birlikte değerlendirebiliyor.
İşte bu temel özelliklerden yola çıkarak ilk çağlarda kadınların neden toplayıcılık yaptığını açıklayabiliyoruz. Çünkü kadın detayları fark eder, daha dikkatlidir ve hisleri daha kuvvetlidir. İhtiyacı olan malzemeleri çok daha kolay bir şekilde bulup getirebilir hem de bu onun yapısına ve doğasına uygun bir iş olduğu için bunu yapmaktan mutluluk duyar.
Geçmişte 'toplayıcılık' olan iş, günümüzde 'alışveriş' adını almıştır. Pazar yerlerinde ortaya üst üste atılmış kıyafetlerin içinden en güzelini seçip alan kadınları gözünüzün önüne getirdiğinizde geçmişte doğada toplayıcılık yapan kadınla aralarındaki benzerliği fark edebilirsiniz :)
Yani demek istediğim, kadınlar gerçekten de genlerinde bulunan temel özellikler sayesinde alışveriş yaparken gezmekten, aramaktan daha fazla keyif alırlar ve aradıkları şeyi de büyük olasılıkla bulurlar. Erkekler ise sonuç odaklı bir beyne sahip oldukları için alışveriş sürecini genelde sıkıcı bulurlar ve kısa kesmeyi tercih ederler.
Birçok reklam şirketi kadın ve erkek beyni hakkındaki araştırma sonuçlarını, insan psikolojisini dikkate alarak reklamlarını hazırlamaktadır. Alışveriş, ihtiyaçlarımızı karşılamak için yaptığımız bir eylemdir demiştik ya. İşte bu yüzden reklamlarda ürünlerin tam da ihtiyacımız olan şey olduğu vurgulanır, buna sahip olmazsak eksik olacağımız, mutsuz olacağımız mesajı verilir.
Kadınların beğenilme arzusu, kendini daha değerli hissetme çabası üzerinden gidilerek kozmetik ürünleri daha güzel görünmeyi, çikolatalar mutluluğu, temizlik ürünleri ise komşulara hava atabilmeyi vaat ederler.
Erkekler ise araba markaları, arabanın motor gücü ile cinsellik arasında bir bağlantı kurarak daha güçlü görüneceği fikrini erkeklere sunar. Böylece insanlar o markalardan alışveriş yaparak benliklerindeki eksik olan özelliklerini doyururlar. Aslında aldıkları şey sadece bir eşyadan ibaret değildir. Alışveriş yaparak kaybettikleri özgüvenlerini almaya çalışırlar veya kendilerini daha iyi hissetmek isterler.
Alışveriş yaptığında insan geçici de olsa bir mutluluk duyar. Bunu fark eden insan her mutsuz olduğunda alışveriş yaparak rahatlamaya ve mutluluk elde etmeye çalışabilir. Ancak bu bir zaman sonra eskisi kadar tat vermeyecektir ve insan daha fazlasını elde etmeye çalışır. Böylelikle ilerleyen süreç alışveriş bağımlılığına giden yolun ta kendisidir. Çünkü aslında maddelerde aranan mutluluk her zaman geçici ve sahtedir.
İnsanın yaşadığı olumsuz olayların etkisinden alışveriş sayesinde tamamen kurtulması mümkün değildir. Alışveriş sadece anlık bir rahatlama ve doyum sağlar. Ancak alışveriş bittiğinde kişi yeniden eski haline dönecektir.
Alışveriş amacına uygun kullanıldığında elbette bir bağımlılık değildir. Ancak alışverişi sorunlarından kaçmak için bir yol olarak kullanmaya başlayan kişilerde kısa sürede bağımlılık gelişebilir. Mutlu ve özgüven sahibi olmanın yolu alışveriş yapmaktan değil, kendimizi tanımaktan ve sevmekten geçer. Kendini olduğu gibi kabullenebilen, kapasitesini kullanan ve üreten insan mutluluğu içten gelen bir güç olarak yani kalıcı şekilde elde edebilir. Dış motivasyonlar (insanların övgüleri, başarılar, eşyalar vs.) her zaman gelip geçicidir. Asıl olan içten gelen motivasyondur. Sırf sonucunda övgü almak için yaptığınız bir davranış ile içinizden geldiği için yaptığınız davranış nasıl size farklı hissettiriyor ve farklı etkiler bırakıyorsa alışverişi de ne için yaptığınıza göre sizde farklı etkiler bırakacaktır. Alışverişi bir mutluluk kaynağı olarak görürseniz, alışveriş bittiğinde mutluluğunuz da bitecektir.
Sonuç olarak evet, bugün birçok güncel araştırmaya göre kadınların alışverişi daha çok sevmesinin ve alışveriş yaparken daha mutlu olmasının çook eskilere dayanan bir sebebi var! Ancak bu durumun bağımlılığa veya kontrol edilemeyen seviyelere doğru gittiğinizi düşünüyorsanız mutlaka bir uzman yardımına başvurmalısınız.
Safiye Nur Taşbaşı
Psikolojik Danışman