Annelik hemen hemen her kadının hayal ettiği kutsal bir durumdur şüphesiz. Ancak anneliğin yaşattığı tarifi imkânsız güzelliklerin yanı sıra yorucu ve tüketici yanları da kadınların ruh sağlığı için tehdit oluşturmaktadır. Çünkü annelik rolü kişiye çok ağır bir sorumluluk yükler ve kişi bu sorumluluğun altında ezilerek kendini kaybedebilir.
Annelik hemen hemen her kadının hayal ettiği kutsal bir durumdur şüphesiz. Ancak anneliğin yaşattığı tarifi imkânsız güzelliklerin yanı sıra yorucu ve tüketici yanları da kadınların ruh sağlığı için tehdit oluşturmaktadır. Çünkü annelik rolü kişiye çok ağır bir sorumluluk yükler ve kişi bu sorumluluğun altında ezilerek kendini kaybedebilir.
Anne olan birey, aynı zamanda sosyal hayatta bir doktor, mimar, aşçı, teyze, abla, eş, arkadaş gibi birçok role sahip olabilir. Ancak anne olduktan sonra çoğu zaman sosyal hayattaki diğer rollerinden vazgeçer ve kendini yalnızca anne olarak tanımlar. Bu durum kişinin kendi benliğini yitirmesine sebep olur. Kişi, kendinden vazgeçtiğinde sağlığı bozulmaya başlar. Önce bedeni ona sinyaller verir. Yaşı ilerledikçe ruh sağlığı bozulmaya başlar sebepsiz mutsuzluklar yaşayabilir. Hayat enerjisini kaybedebilir. Bu yüzden diyoruz ki elbette anne olalım ancak annelik kimliğimize bürünüp kendimizden vazgeçmeyelim. Arada bir çocuğumuzu güvenilir birine emanet edip kendimize vakit ayıralım, gün içinde gülelim, yürüyelim, sohbet edelim. Sosyal hayatta sahip olduğumuz rollerimizi devam ettirelim. Bunları yapmak kendimizi daha iyi hissetmemize sebep olacaktır ve bu kesinlikle daha mutlu çocuk yetiştirmemize yardımcı olacaktır!
Süper anneliğe gelecek olursak, gün içinde her işe yetişmek, her konuda bir fikir sahibi olmak ve bütün sorunları çözmek şeklinde bir koşuşturmanın vücut üzerinde fiziksel ya da psikolojik olarak baskı yaratarak sorunlara yol açmasına "Süper Anne Sendromu" adı verilmiştir. Süper anne sendromu yaşayan kişilerde çok yüksek düzeyde kaygı ve stres gözlemlenir.
Türkiye’de "Süper Annelik" 20.yy başlarında kadınların çalışma hayatına girmesiyle toplumdaki rollerin değişmesi sırasında başlamıştır. Önceden ev işleri, çocuk bakımı gibi konulara yetişmeye çalışan kadın bunun yanında bir de çalışma hayatında ayakta kalmak, kariyer yapmak için çabalamaya başlamıştır. Birçok farklı alanda mücadele etmek zorunda kalan kadın, bu tüketici tempoda yavaş yavaş ruh sağlığının bozulduğunun çoğu zaman farkına bile varamamıştır.
Süper anne sendromu yaşayan kadın; evde, iş hayatında, kişisel hayatında, sosyal hayatında, 7-24 en iyi performansı sergilemeye çalışan kadındır.
Kadının hayatı tamamen kontrol altına alıp sorgulaması, her bulunduğu ortama yetme çabası ve kusursuza ulaşma arzusu bu sendromu ortaya çıkarmıştır.
Kadının süper anne olma isteği ve her şeyi en iyi yapma çabası, hem kadının kişisel özelliklerinden (hırslı, mükemmeliyetçi, eğitimli, çalışkan, titiz) hem de çevrenin beklentilerinden ve etkilerinden (medya, aile ortamı, sosyal çevresi, iş koşulları) kaynaklanır.
Bugün çalışma hayatındaki annelerin birçoğu yetersizlik duygusu yaşıyor. Çünkü sabahtan akşama kadar çalıştıktan sonra eve geldiğinde çocuklarının ödevlerini yaptırmak, kıyafetlerini hazırlamak, yemek yapmak, evi temizlemek gibi birçok görev de onu bekler durumda oluyor ve kadın bunların hepsini mükemmel bir şekilde yapmak için kendini çok fazla baskı altına almaya başlıyor.
Bunların dışında bir de çevresi tarafından eleştirilere maruz kalıyor, insanları memnun edemiyor. Yaptığı bunca işin ardından kapasitesinin üzerinde bir çaba harcadığı için stres seviyesi artıyor ve yaşam kalitesi düşüyor. Etrafındaki kişilere karşı tahammül seviyesi düşerken beklentileri devamlı artıyor. Çünkü kendisinin çalıştığı kadar diğer insanların da çalışmasını bekliyor. Bu durum yavaş yavaş sosyal ilişkilerini, aile hayatını, iş yaşamını bozmaya başlıyor ve dalga dalga yayılıyor. Bunun sonucunda anneler süper anne sendromu yaşayan, sık sık öfke patlamaları olan bir kadın haline dönüşebiliyor.
Süper anne sendromuna sahip anneler çocuklarını en iyi şekilde yetiştirebilmek için devamlı okumalar yapar ve öğrendiği her yöntemi çocuk üzerinde uygulamaya çalışır. Böylelikle en doğrusunu yapabileceğini düşünür fakat her birey birbirinden farklıdır. Her birey başka bir dünyadır. Başkalarında işe yaramış olan yöntemler, sizin çocuğunuzda işe yaramayabilir. Burada asıl doğru olan çocuğunuzla samimi ve gerçek bir bağ kurarak onu tanıyabilmenizdir. Onu tanıdığınızda zaten asıl ihtiyacı olan şeyi bilecek ve ona göre kendi yöntemlerinizi geliştirebileceksiniz.
Oysaki süper anneler bakım konusunda araştırmalar yapmaya kendini vermişken, bebeğiyle yeteri kadar iletişim kurmayı göz ardı ederler. Anne ile bebek arasında temel ihtiyaçlardan sonra en önemli şey olan sevgi bağı ihmal edilmiş olur. Bu yüzden de bebeklerini hayal ettikleri gibi sağlıklı ve mutlu şekilde büyütemezler. Hep bunun için çalışmalarına rağmen böyle başarısızlıklar yaşamak süper anne sendromundaki bireyleri tükenmişliğe doğru sürükler. Bütün bunları yalnızca fazla kaygı ve endişe içerisinde nefes almadan yapmaya çalıştıkları için yapamadıklarını fark etmekte zorlanırlar. Devamlı yoğun stres ve kaygı içindedirler. Stres ve kaygı anneden bebeğe direk geçen duygulardır. Bebek annesinin bu kaygısını hisseder ve o da huzursuz olur. Yani süper anne olmak maalesef göründüğü kadar "süper" değildir. Bu durumu yaşamak bebek için de anne için de çok zordur.
Sürekli koşturmacaya maruz kalan ve kendisine hızla sunulan imkânlara alışmış bu çocuklar kendi kendini oyalamakta zorlanırlar devamlı süper annelerinin onlar için bir şey yapıyor olmasını isterler. Zamanla şikâyetçi, mızmız, minnet etmeyen, doyumsuz, mutsuz bireylere dönüşürler.
Süper anne sendromunun en önemli belirtisi kendini kapasitenin üzerinde çalışmaya zorlamaktır. "Her şey mükemmel olmazsa bir felaket olur.", "Mutlaka herkes çok beğenmeli." gibi düşünceler kafanızdan geçmeye başlıyorsa "Süper Anne" adayı olabilirsiniz.
Süper anne sendromuna girmiş kadınlar kendilerine dinlenmek için vakit ayırmazlar. Farkına varmadan psikolojik olarak kendilerini sürekli zorlarlar ve bu durumun sonunda artık bedenleri de yorgun düşer.
Sürekli olarak hasta olurlar ve artık bedenleri güçsüz düştüğünden dolayı eskisi gibi dinç olamadıklarından işlere yetişmekte zorluk çekerler. Arı gibi çalıştıkları halde kendilerini yetersiz hissetmeye başladıklarında ise psikolojik durumları daha da çıkmaz bir hale gelir.
2-3 aydan daha uzun bir süre boyunca:
"Süper Annelik" İle Nasıl Başa Çıkabiliriz?
Bu durumdan kurtulmak için öncelikle durumun farkında olmak gerekir. Çünkü kadınlar genellikle bu sendroma yakalandıklarının farkına bile varmazlar. Sorunun çözülmesi için mutlaka uzmandan yardım alınmalıdır. Ancak aşağıdaki birkaç öneriyi de dikkate almak sizin için faydalı olacaktır.
Safiye Nur Taşbaşı
Psikolojik Danışman