Dünyada ve ülkemizde yaygın olarak görülen hipertansiyon, kan basıncının 120/80 mmHg’nin üzerinde olması durumudur. Tansiyon yüksekliği bilhassa ileri yaşlarda meydana gelen kalp, böbrek, akciğer ve beyin gibi diğer organ ve sistemlerin fonksiyonlarını etkileyen ciddi bir rahatsızlıktır. Birçok sebepten dolayı gelişebilen hipertansiyon için değiştirilebilir faktörlerin doğru bilinmesi ve kan basıncının kontrol edilmesi son derece önemlidir. Bu anlamda yüksek tansiyona neden olan 10 yaygın etkeni sizler için derledik.
Normal şartlarda kalp dakikada 60-80 çarpma arasında değişen bir hızla vücuda kan pompalar. Kanın pompalanması esnasında damar duvarlarında oluşan en yüksek basınç büyük tansiyon, istirahat halindeki en düşük basınç ise küçük tansiyondur. Bu kan basıncında ideal değerler ise büyük tansiyonun 120 mmHg, küçük tansiyonun ise 80 mmHg civarında olmasıdır. Art arda iki gün ve iki kez yapılan ölçümlerde büyük tansiyonun 140 mm Hg ve üzerinde veya küçük tansiyonun 90 mm Hg ve üzerinde olmasına hipertansiyon (yüksek tansiyon) denilir.
Tansiyon yüksekliği bilhassa ileri yaşlarda meydana gelen kalp, böbrek, akciğer ve beyin gibi diğer organ ve sistemlerin fonksiyonlarını etkileyen ciddi bir rahatsızlıktır. Doğru tedavi ve uygulamalarla kontrol edilmediği zaman koroner arter hastalığı, beyin kanaması, demans, kalp ve böbrek yetmezliği gibi hayati hastalıklara yol açabilir. Kan basıncı vücudun tüm kısımlarının işleyişini etkilediği gibi, birçok vücut sistemi de kan basıncına direkt etki gösterir. Obezite, diyabet, beslenme, ilaç kullanımı, hareketsiz yaşam tarzı ve stres gibi birçok etkenin kan basıncı ile doğrudan ilişkisi bulunur. Bu yüzden, değiştirilebilir faktörlerin doğru bilinmesi kan basıncının kontrol edilmesi son derece önemlidir.Peki, yüksek tansiyona sebep olabilen yaygın etkenler nelerdir?
Sağlıkla ilgili birçok durumda olduğu gibi yüksek tansiyon rahatsızlığında da genetik faktör etkenlerden biridir. Bilhassa kronik kalp hastalıkları, kalp-damar yapısında görülen anomaliler ve kalp sağlığını doğrudan etkileyen hipertansiyon gibi sağlık sorunları büyük oranlarda kalıtsal geçiş gösterir. Bu yüzden aile üyelerinde kalp damar sistemi hastalığı bulunan kişiler hipertansiyon gelişmesi açısından risk grubundadır.
Aşırı kilolu veya obezite vücudun tüm sistemlerini yüksek oranda etkileyen karmaşık bir sağlık sorunudur. Aşırı kilo alımı damar içerisindeki çeperlerde yağ birikmesine neden olur. Bu da damarlarda daralmaya yol açarak damar esnekliğini azaltır. Damarların bu durumu kalbin daha fazla kan pompalamak için kasılmasına neden olarak iş yükünü artırır. Sonuçta vücutta hipertansiyon ve kalp yetmezliği problemi meydana gelebilir. Bu yüzden obezite teşhisi almış ve vücut kitle indeksi riskli olan kişiler kalp damar ve tansiyon açısından düzenli bir şekilde kontrol edilmelidir.
Kan basıncının kontrolü kalp, damar, böbrek ve beyin tarafından meydana getirilen kompleks bir işlemdir. Bu nedenle bu organlarda oluşan herhangi bir hastalık kan basıncının kontrolünün bozulmasına neden olabilir. Diyabet nedeniyle böbreklerin işlevlerinin büyük oranda bozulması yüksek tansiyon riski oluşturur.
Su, vücudun fizyolojik işleyişini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için gerekli unsurlardan biridir. Vücuda yetersiz sıvı alınması neticesinde metabolik faaliyetler yavaşlayarak hücre ve dokuların oksijenlenmesi azalır. Ayrıca böbreklerde su tutulumu meydana gelerek sodyum birikimi görülür. Bu durum direkt kan basıncını artıracağı gibi, daha ciddi vakalrda kalıcı böbrek hasarına yol açabilir.
Vücutta doku hasarına neden olan sigara kullanımı hem fizyolojik hem de psikolojik birçok sistemin işlevini olumsuz etkiler. Sigara kullanımı bireylerde kan damarlarının iç yüzeyini kaplayan ve damar esnekliğini sağlayan olan endotel dokuda hasara yol açar. Bu da damarın esnekliğini kaybederek sertleşmesine neden olur. Sonuçta hem doğrudan damar sertliği olarak isimlendirilen ateroskleroz sorununda, hem de kan damarlarının gevşemesi zorlaştığı için kan basıncının artmasında etkendir. Altta yatan hiçbir hastalığı bulunmada da sigara kullanımı ile kalp krizi riski 2,5 kat artarken, şeker hastalığı ve hipertansiyon gibi kronik hastalıkları olan kişilerin sigara kullanması sonucu kalp krizi riski 13 kat artar. Bu nedenle kan basıncının kontrol edilmesi ve kalp-damar sağlığının korunması için sigara kullanımından kaçınılması gerekir.
Alkol kullanımı vücudun sıvı-elektrolit dengesini direkt olarak olumsuz etkileyen bir durumdur. Yüksek miktarda veya sık sık alkol alınması böbreklerde su ve sodyum birikmesine neden olarak ilerleyen dönemde böbrek tahribatına yol açabilir. Bu yüzden aşırı alkol kullanımı yüksek tansiyon riskini artıran etkenler arasında yer alır.
Düzenli fiziksel aktivite ile atar damarlar genişleyerek damar içi basınç azalır ve kan basıncı kontrol altına alınır. Yapılan egzersizlerde kasların kasılması ile birlikte artan oksijen ihtiyacı damarların genişlemesini sağlar ve bu da damar duvarının esnekliği artırılır. Hareketsiz bir yaşam tarzına sahip olan bireylerde hipertansiyon riski %20-50 oranında artar. Yüksek tansiyon riskini engellemek ve semptomları kontrol altına almak için haftada 4-5 gün ve en az 30-45 dakika hafif egzersiz önerilir.
Günlük tuz tüketiminin aşırı olması da hipertansiyona neden olan önemli etkenlerden biridir. Normal şartlarda günde ortalama 6 gram tuz tüketilmesi yeterlidir. Bu miktar aşıldığında vücutta su tutarak ödem oluşur ve kan basıncı yükselir. Ayrıca aşırı tuz tüketimi uzun dönemde damar sertliğine neden olur. Ailesinde yüksek tansiyon öyküsü olmayan kişiler dahi aşırı tuz tüketiminden ötürü erken yaşta bu problem ile karşılaşabilir. Bu yüzden Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisi günde ortalama 6 gram kadar tuz tüketilmesidir.
Stresin artması ile vücudun işleyişi baştan sona değişebilir. Bireyde strese neden olan bir durum geliştiği zaman böbrek üstü bezinden stres hormonu olarak da isimlendirilen kortizol hormonu salgılanır. Bu hormon vücudun birçok sistemi üzerinde direkt etkiye sahiptir. Kişilerin duygusal değişimlerine bağlı olarak oluşan stres, kan basıncını kısa bir süre içerisinde yükseltebilir. Ancak önemli olan tansiyon yükselmesi sonrası 20-30 dakika geçtiğinde dahi tansiyonun düşüp düşmediğidir. Hala yüksek seyrediyorsa o zaman tansiyon problemi olduğu anlamına gelir.
Tiroit hormonları, adrenalin, seratonin ve östrojenlerin yanı sıra böbrek üstü bezinden salgılanan renin, aldosteron ile kortizon gibi hormonların düzensiz ya da aşırı salgılanmaları kan basıncını direkt olarak etkiler. Örneğin; tiroit hormonu vücutta aşırı salgılandığında damarların yükünü artırarak kan basıncının yükselmesine neden olur.